Bu aralar her yerde 2030 vizyonları tartışılıyor. Örneğin, World Economic Forum, yani WEF denilen kuruluş şu anda her yerde reklam yapıyor: 2030 yılında dünya şöyle olacak, böyle olacak diye.
Diyorlar ki: Bugün satın aldığımız mallar, artık kiralanıyor olacak. Satın almayacağız herşeyi devletten kiralayacağız. Para kullanmayacağız, çünkü paraya ihtiyacımız olmayacak, herkese asgari bir geçim şartı (aylık gelir) sağlanacak.
Kim sağlayacak? Devlet. Yani Merkezi Dünya Devleti. MDD, ya da ona benzer bir yapı olacak. Belki de WEF kendisi bu MDD olmayı hedefliyordur. (Link: https://www.zerohedge.com/geopolitical/no-privacy-no-property-world-2030-according-wef)
Akıl alır gibi değil! 40 yıl önce bunları söyleyenleri doğrudan alıp hapise koyuyorlardı. Artık sosyalizm, komünizm gibi kavramların adı anılmıyor, ama milyarderlerin özel uçaklarıyla geldiği toplantılarda bu tür görüşler tartışılıyor, Davos’da, Singapur’da.
Ancak benim 2030 yılı için öngördüğüm dünya ile bunların dünyası dışarıdan benzese de aslında içinden, yani motor kısmında çok farklılaşıyor.
World Economic Forum’un vizyonu ile benim vizyonum nerede farklılaşıyor?
Çevre konusunda söyledikleri fena değil. Karbon vergisi çok yüksek olduğu için artık benzinli araba kalmayacak diyorlar, elektrikli arabalar da mülkiyetli olmayacak kullanmak için kiralayacağız. Evler de insanların yani bizlerin olmayacak, onlar da kiralık olacak. Biz evde yokken salonumuzu bir şirket toplantı yapmak için kiralayacak. Herkesin minimum bir aylık geliri olacak, kimse aç kalmayacak ama et yemek de yasaklanacak.
Bunların karşılığında bizler, yani sıradan insanlar, “özel hayatımızı”, mahremiyetimizi ve hürriyetimizi, yani kısaca özgürlüklerimizi tamamen merkezi bir küresel devlete teslim edeceğiz. Parası olanlar ise çok pahalı bir hak haline gelecek olan mahremiyet hakkını satın alacaklar.
Dahası, demişler ki ABD artık dünyanın büyük gücü olmayacak, ortalığı başka yeni güçleri olan devletler dolduracak. O kadar uzağa gitmeye gerek yok ki, geçtiğimiz aylarda açıklanmıştı, Çin halihazırda PPP (purchasing power parity’ye göre) dünyanın zaten en büyük ekonomisi oldu bile.
Ben bu dünyanın bunların söylediği şekliyle gerçekleşmeyeceğine dair her iddiaya varım. Özellikle de hürriyetimi ve mahremiyet haklarımı teslim etmeyeceğim. Bunları teslim etmeden de iyi bir dönüşümün olabileceği bir yöntemi biliyorum.
Vatandaş Cemil’in Vizyonu:
- İnsanların otomobili ve birden fazla evi olmayacak, kullandığımız arabalar kiralanacak. (Bu madde WEF ile benzer)
- Bugünkü dünya jandarması Pax-Americana yerine dünyada Pax-Eurasia hakim olmuştur, ve herkes barış halinde ve dengede. ABD iyi ihtimalle sakin bir ülke, kötü ihtimalde ise kendi içinde eyaletlere bölünmüş, 2-3 ülke olmuş, hatta biri Kanada ile birleşmiş. Denge içindeki Çin ve Rusya yeni güçler ve Türkiye, Mısır, Polonya, Hindistan, Malezya, Meksika, Brezilya gibi özel ülkeler de kilit rollerde.
- Dünya ticareti küresel ve kamusal blokzincirleri üzerinden dönüyor, bankalar postane gibi olmuşlar. Mal ve hizmet değiş-tokuşu tamamen bir internet protokolü haline gelmiş, biz insanlar herşeyi “takas” ediyoruz. Sadece akıllı telefonlar yeterli oluyor. Ayrıca kimsenin kimseye sattığı bir para da yok, dolayısıyla faiz de yok.
- Kredi (borç), yerel yönetimler, KOBİ’ler ve kooperatifler tarafından üretiliyor. Merkez bankası diye bir kurum sadece ismen kalmış. Türkiye bu konuda dünyanın önünü açmış. Dünyada büyük “corporation” diye bir şey kalmamış.
- Herkesin mali kayıtları, gizliliğimiz ve insan haklarımız %100 korunur biçimde blokzinciri üzerinde kayıtlı. Bunun denetlemesi kamu kuruluşlarında. Kamu kuruluşları halkın sahibi olduğu merkezsiz kurumlar olmuş. Çok kişinin ortak sahibi olduğu yeni tip bir şirket yapısı ortaya çıkmış. (Örnek: https://www.oftwominds.com/CLIME-corporations.html) Merkezi büyük devletler birer birer iflas etmişler.
- Karbon kirliliği ve plastik kirliliğine karşı ağır vergiler konmuş. Artık petrol ve gaz çok pahalı olmuş, onların yerini yenilenebilir doğal enerji almış, herkes evinde ve köyünde kendi enerjisini üretmekte. Petrol şirketleri de iflasın eşiğinde.
- Plastik yerine keten-kenevir bazlı torbalar, ambalajlar, şişeler kullanıyoruz tamamen. Hepsi %100 doğa ile uyumlu olan malzemeler. Petrol bazlı naylon ve plastik üretimi tüm dünyada bitmiş. Enerji gündüz güneşten üretiliyor, şarj ediliyor ve gece boyunca enerjiyi büyük pillerden harcıyoruz. Bu pillerde de teknolojik ilerleme olmuş.
- Ahlaksızlığı önlemek üzere internet üzerinde işleyen yeni bir adalet sistemi kurulmuş. Ticaretin kuralları blokzinciri yazılımı olarak işlediğinden, görüş ayrılığına ve suistimale yol açan konular minimuma indirilmiş. Dünyanın her yerinde yeni ve ortak bir adalet sistemi işliyor. Bölgesel farklar da yerel versiyonlara işlenmiş.
Nasıl Olacak Bunlar?
Öncelikle bugünkü kafalarımız değişecek. Şu anda tüm dünya insanları olarak pasif bir konumdayız, edilgen bir şekilde “bize kesin bir şeyler olacak” diye bekleyen koyunlar gibiyiz. Hep beklentimiz bu yönde: Birileri bizi kandırıyor, birileri bize oyun oynuyor, bu dünya göründüğü gibi değil vb vb.
Hollywood senaryoları, Black Mirror, Person of Interest, sayısız casusluk dizisi, NSA dizileri, CIA dizileri saymakla bitmez… Hepsinde de herşey çok doğru işliyor. Zamanlamalar mükemmel, sistemler sürekli çalışır durumda, elektrik kesilmesi yok, telefon çekmemesi yok, kamera bozulması yok, uydu kamerasının seçememesi yok vs. vs. Gerçek değil bunlar! Koca koca şirketler ve devletler batmaya başlayınca bunu anlayacağız.
Öncelikle önümüzdeki 10 yıl içinde kafalarımız değişmeli. Sistemin bizden ibaret olduğunu anlayacağız. Kafalarımız değişecek ve topluca tufaya geldiğimizi anlayacağız. Bunun olmasında yardımcı bir unsur, eski tip kafaların yerini gençlerle değiştirmesi olacak. Olur olmaz her şeyden korkan, teknolojiyi ve interneti anlamayan eski nesil yaşlanıp emekli oldukça kafaların değişmesi de hızlanacak.
Bu değişimde yardımcı olan en önemli bilgi, post-truth dediğimiz çağın, yalan haberlerin, sahte gerçeklik algılarının idrakına varmamız olacak. Bir gün hepimiz soracağız: Bunun ilacı nedir? Bu hastalık bizi yiyip bitiriyor, bundan nasıl kurtuluruz? Soframıza gelen armut organik mi diye soruyoruz. “Ekranımıza gelen haber gerçek mi?” diye de sormaya başladık artık. Bu ikisinin de gerçek olup olmadığı aynı şekilde takip edilecek: Blokzinciri veri tabanı teknolojisi ile…
Merkez, yerini merkezsizliğe bırakacak. Ama yavaş yavaş…
Bu maddeyi hem anlatması hem de anlaması çok zor. Merkezi düşünmeye şartlanmışız. Kontrol ve idare için merkezi denetim şart diye ezberlemişiz. Dünyanın merkezi olmayan sistemlerle de işleyebildiğini unutmuşuz.
TCP/IP, merkezsizliğin gerçek adı, internetin göbeğinin bağlı olduğu asıl protokolun adı. TCP/IP adeta kutsal bir kavram. Ne zaman görünür ve şeffaf olmaktan uzaklaşırsak o kadar fazla ve kolaylıkla insanlığa kötülük yapabiliriz. Gerçek şeffaflık da merkezi yapılardan ve kapalılıktan uzaklaşmak ile mümkün olacak.
Blokzinciri ile herşey daha güzel mi olacak?
Star Wars’daki “Force” gibi bir şeyden bahsediyorum değil mi? Herşey blokzinciri ile sihirli bir şekilde dönüşüyor! Adeta “force” gelip yanlış olan herşeyi düzeltiyor. Hem de hiç karanlık tarafı olmadan! Buna inanmanız zor değil mi?
Bugün Facebook’ların ve Google’ların başlardaki sevimli hallerinden dönüşüp, Darth Vader haline geldiklerini, bu duruma bir zamanlar genç Annakin Skywalker iken gelmiş olduklarını görüyoruz. Şu anda blokzinciri protokolü de genç ve sevimli görünüyor gözüme.
Acaba blokzinciri için de bunlar mı yaşanacak? Bilemiyoruz şimdiden. Daha bunu söylemek için çok erken. Ama bir an önce kendi kendimizi merkeze koymazsak zaten yakında dünyamız sular altında kalacak, denizlerimizde balıktan çok plastik olacak.