Anti-küreselleşmenin markete etkileri

önce yayınlandı , Son güncelleme önce

Okuma Süresi: 6 dk

Paylaş:

Bu haftaki yazımda New York Üniversitesi Ekonomi Profesörü Aswath Damodaran’ın fikirlerine yer vereceğim. Aswath son 30 yıldır ABD’de şirket değerleme ve risk belirleme gibi konularda en saygın isimlerden biri. Bu nedenle küreselleşme, gümrük vergileri, teknoloji hakkındaki çalışmalarını incelemenin faydalı olduğunu düşünüyorum.

Küreselleşme

Dünyayı ekonomik, siyasal ve sosyal açıdan birbirine bağlayan küreselleşme, bir süreç olarak yıllardır tartışmaların odağında. Bu kavram son 50 yılda ticaret, teknoloji ve finansal sistemlerin entegrasyonuyla çok daha belirgin hâle geldi. Ancak bu dönemde tüm dünya için eşit faydalar getirmedi. Bazı ülkeler ve kesimler bu dönüşümden büyük kazançlar elde ederken, bazıları için ciddi kayıplar oluştu.

Küreselleşmenin kazananları

Küreselleşme özellikle gelişen ekonomiler için büyük avantajlar sundu. Bu sürecin en büyük kazananlarından Çin, 1980’lerden itibaren uyguladığı genişleme politikalarıyla küresel ticaretin merkezlerinden biri haline geldi. 1980’de dünya GSYH payı yüzde 1,7 civarındayken bu oran günümüzde yüzde 16,8 seviyesine kadar yükseldi. Bu durum bize Çin’in sanayileşme, ucuz iş gücü ve verimli üretim modelleri sayesinde dünya ekonomisinde baskın bir güce dönüştüğünü gösteriyor.

Küreselleşmenin kaybedenleri

Ancak küreselleşme tüm ülkeler ve kesimler için aynı şekilde olumlu sonuçlar doğurmadı. Üstteki görselde Japonya ve Avrupa Birliği gibi gelişmiş ekonomilerin dünyadaki ekonomik paylarının giderek azaldığını görüyoruz. Bunun temel sebeplerinden biri, bu ülkelerin düşük maliyetli iş gücüne sahip olan Çin ve Hindistan gibi ülkelerle rekabet edememeleri.

Ayrıca küçük işletmeler ve mavi yakalı çalışanlar da bu dönüşümden olumsuz etkilendi. ABD’de 1980 yılında 20 milyon olan mavi yakalı çalışan sayısı (kırmızı) küreselleşmenin getirdiği rekabet ve otomasyonla 13 milyona düştü.

Ray Dalio meşhur Değişen Dünya Düzeni isimli kitabında sekiz başlıkta ülkelerin birbiriyle rekabet ettiğini ve mevcut süper güçlü devletin pozisyonunu korumak için önce ekonomik, sonra son çare olarak askeri hamleler yapması gerektiğini belirtiyor. 

Trump’ın gümrük vergileriyle yapmaya çalıştığı şey küreselleşmeyi tersine çevirerek Çin’in baskınlığını azaltmak ve önemli konularda dünyanın bilim, teknoloji ve üretim üssü olmaya devam etmek olsa gerek. Bu gümrük vergilerine veya farklı bir deyişle yaptırımlara Meksika, Brezilya, Avustralya gibi ülkeler uyum sağlarken Çin, Kanada gibi ülkeler ise direnç gösteriyor.

Tüm bu gelişmeler yatırımcıların korkmasına neden olduğu için global likidite artış eğiliminde olmasına rağmen piyasalarda satışları ve düşüşleri görüyoruz. Bitcoin için Michael Howell tarafından geliştirilen fiyat modeline göre global likidite yüzde 40, altın yüzde 35, yatırımcı risk iştahı yüzde 25 oranında Bitcoin fiyatını etkiliyor.

Küreselleşme ve siyaset: Demokrasi geriliyor mu?

Küreselleşme ekonomik dönüşümlerle siyasi yapıları da değiştiriyor. Geçmişte küreselleşmenin demokratikleşmeyi destekleyeceği düşünülse de günümüzde tam tersi bir tablo ortaya çıkıyor. Şu anda dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ı otoriter rejimlerle yönetiliyor. Bu durumda Çin’in nüfusunun önemli bir payı var ancak küreselleşmenin getirdiği ekonomik baskıların bazı ülkelerde otoriter liderlere yardımcı olduğunu da dile getirebiliriz.

Aswath, küreselleşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan 2008’deki global finansal krizin Brexit, Avrupa’da aşırı sağın yükselişi ve Donald Trump’ın 2016 yılında başkanlığa seçilmesi gibi olayların fitilini ateşlediğini düşünüyor. Bu gelişmelere bakınca küreselleşmenin sadece ekonomik bir süreç olmadığını, siyasi ve toplumsal olarak da etkileri olduğunu düşünebiliriz.

Otoriter rejimlerin daha hızlı karar alıp uygulayabildiği durumda, demokratik rejimlerin ekonomik ve teknolojik olarak geri kalmaktan korktukları için daha otoriter yönetimleri seçme eğiliminde olacağı çıkarımını yapabiliriz.

Teknolojik yıkım ve ekonomiye etkileri

Aswath, son yaptığı çalışmalarda ve katıldığı yayınlarda küreselleşme ve gümrük vergileri yanı sıra teknolojik gelişmelerden de sıklıkla bahsediyor. Üç ay önce katıldığı Bloomberg yayınında Tesla’nın çok fazla politize olduğunu ve bu nedenle satış yaptığını, 2025’te piyasalara düzeltme gelme olasılığının yüksek olduğunu anlattığı için bu yazımda onun fikirlerine yer vermek istedim.

Teknolojik gelişmelerin küreselleşme kadar büyük bir dönüşüm getirdiğini görebiliyoruz. Yıkıcı inovasyon (disruptive innovation)kavramı, geleneksel iş modellerinin yeni teknoloji ve yaklaşımlar tarafından devre dışı bırakılmasını ifade ediyor. Bu yaklaşıma göre kazanan ve kaybedenleri sınıflandırabiliriz.

  • Kazananlar: Yeni teknolojik girişimler ve tüketiciler
  • Kaybedenler: Geleneksel şirketler ve bu sektörlerde çalışan iş gücü

Bu teknolojik yıkım sadece şirketlerle sınırlı kalmıyor. Devletler de blokzincir, merkeziyetsiz finans (DeFi) ve yapay ze gibi yeni teknolojiler ile yüzleşiyor. Ancak Aswath bu süreçlerin nasıl bir sonuca ulaşacağının henüz belirsiz olduğunu ifade ediyor.

Çıkarımlar

Küreselleşme ve teknolojik yıkım, dünyayı yeniden şekillendiren iki büyük güç olarak karşımıza çıkıyor. Bu kavramlar bazı devlet, şirket ve kişilere kazandırırken bazılarını ise zor durumda bırakıyor. Önümüzdeki dönemde anti-küreselleşme kaynaklı değişimleri ve yapay zekâ kaynaklı teknolojik yıkım etkilerini daha belirgin olarak göreceğiz.

Yaptığım araştırmaların öncesinde gümrük vergilerinin geçici bir pazarlık stratejisi olduğunu düşünüyordum. Araştırmalarım sonucunda bu vergilerin geçici değil yeni bir normal olacağını fark ettim.

Aswath şirket değerleme konusunda uzman olduğu için bu konudaki yaklaşımlarını da anlamaya çalıştım. Birkaç yazısını okuyup katıldığı yayınları inceledim. Yapay zekâ alanında özellikle en büyük yedi şirketin yapacağı hamlelerin belirleyici olacağını söylüyor.

Küresel şirketlerin gümrük vergileri ve artan milliyetçilik nedeniyle nispeten kârlılık sorunu yaşayacağını, yerel üretim yapan şirketlerin ise daha büyük atılımlar yapabileceğini belirtiyor. Uzun vadeli olarak ise büyük şirketlerin değer kazanma trendinin devam edeceğini ifade ediyor.

Kendi yatırımlarım açısından baktığımda gümrük vergileri ve yatırımcı davranışları kaynaklı olarak bir süre daha yatay veya düşüş yönlü baskıyla karşılaşabileceğimizi düşünüyorum. Ancak global likiditenin artış, ABD enflasyonunun ve politik belirsizliklerin düşüş eğiliminde olduğu durumda birkaç ay içerisinde daha pozitif bir hava oluşacağını düşündüğüm için Bitcoin ve altcoin pozisyonlarımı koruma kararı aldım.

Bazı altcoinlere likidite girişinin zor olacağını tahmin ediyorum. Bu nedenle Bitcoin için 91 ve 99 bin dolar gibi seviyelerde çok riskli altcoin’lerden nispeten daha garanti olan, ilk 200 içerisinde yer alan altcoin’lere geçmeyi planlıyorum.

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.

samet ulucay

Yazar: Samet Ulucay

Portal (PORTAL) nedir?

Portal, merkeziyetsiz finans (DeFi), zincirler arası birlikte çalışabilirlik ve Web3 ekosistemi için geliştirilmiş bir platformdur. Ayrıca kullanıcıların farklı blokzincirleri arasında varlık transferi yapmasını kolaylaştıran bir çapraz zincir köprü (cross-chain bridge) ve merkeziyetsiz uygulama (dApp) platformu sunar. Platform, çeşitli blokzincirlerinden oyunları tek bir platforma bağlamayı amaçlar. Portal token, bu ekosistemin yerel tokenı olup, likidite sağlama, yönetişim ...

Bağlantıyı kopyala