DeFi Paradoksu: Bir Makale İncelemesi

önce yayınlandı , Son güncelleme önce

Okuma Süresi: 5 dk

Paylaş:

Merkeziyetsiz finans (DeFi) kripto paralar ve blokzinciri dünyasının geleneksel finans sistemini dönüştürmesi beklenen önemli ve iddialı oluşumlarından biri. Blokzinciri ve kripto teknolojisi kullanılarak mevcut finansal araç/hizmet/uygulamaların ve hatta daha gelişmişlerinin üçüncü bir tarafa, aracıya gerek kalmadan erişime sunulduğu açık protokol ve platformlar bütünü olan DeFi sistemi için henüz yolun başında demek yanlış olmaz; 2020’de hızla büyümeye başlayan ve yakın zamanda 90 milyar dolara yaklaşan sektör değeri, kripto paralardaki son düşüşle birlikte 50 milyar dolara gelse de vaat ettiklerinin çok daha uzun vadeli bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerekiyor.

Önümüzdeki aylarda çıkacak “Regtech, Suptech and Beyond: Innovation and Technology in Financial Services” adlı kitapta yer almak üzere “DeFi Protokol Riskleri: DeFi Paradoksu” başlıklı bir bölüm yayınlandı geçtiğimiz günlerde. Yazarları Castle Island Kripto Risk Sermayesi Şirketi ve Coin Metrics ortaklarından kripto dünyasının içinden biri olan Nic Carter ve hukukçu akademisyen Linda Jeng. Gelecekte DeFi’ın ana akım hale gelmesinin finans ve reel ekonomiye yapacağı etkinin büyüklüğü öngörüsüyle, maliyet ve erişim avantajlarının yanında taşıdığı risklerin daha iyi çalışılması gerektiğini vurgulayan makale, geliştiriciler dâhil tarafların hepsinin alacağı kararları ilgilendirebilecek yorumlar içeriyor.

DeFi’ın finansal hizmetlerde insanlara, kurumlara bağımlılığı azaltmasının yarattığı faydalarla beraber gözetim ve kontrolü de azalttığından nihayetinde yeni aracılar doğurabileceği üzerinde duruluyor. Bununla bağlantılı olarak da blokzincirinin merkeziyetsiz yapısından/doğasından kaynaklanan riskler ve geleneksel finansla etkileşiminden kaynaklanan riskler açıklanmaya çalışılmış. Aşağıdaki grafikte merkeziyetsiz bir yapının ister istemez merkezi yapılarla olan bağlantısı ve protokollerin birbiriyle iç içe geçmiş riskleri gösteriliyor:

image1 2 1

Bu yaklaşımdan hareketle riskler beş ana başlıkta toplanmış:

  • Geleneksel finansal sistemle olan bağlantılar;
  • Blokzincirlerinin operasyonel riskleri;
  • Akıllı kontratlara özgü hassasiyetler;
  • Diğer yönetişim ve regülatif riskler ve
  • Ölçeklenme zorluğu.

Her biri ayrı dikkate değer olsa da burada ilk başlık özetlenecek; DeFi’ın büyüme sürecinde merkezi kurumlardan ne kadar bağımsız hareket edip edemediği ile riskler birbiriyle oldukça ilişkili durmakta.

Bankalarda tutulan rezervlerce desteklenen stabil coin’ler

Burada söz konusu olan DeFi işlemlerinde çok kullanılan fiat para cinsinden teminatlandırılmış ve değeri fiat paralara endeksli stabil coin’ler. Dolaşımda olan yaklaşık 65 milyar dolar değerindeki stabil coin’lerin yalnızca 3 milyar dolarlık kısmının kripto varlık teminatlı ihraç edilmiş olması aslında büyük çoğunluğun hem endekslenen varlığın ihraççısına, hem de ilgili rezervlerin tutulduğu kurumlara bağımlı olması anlamına geliyor ki bu da bankalar gibi aracı kurumlarla ilişkinin sürekliliğine işaret ediyor.

Buradan hareketle iki risk öngörülüyor: piyasa ve likidite riski.

Stabil coin’lerin teminatlandırıldığı varlıkların nasıl piyasa riski yaratabileceği Maker örneğiyle açıklanmış: Daha az volatil bir teminat olsun diye Maker’ın Dai’ı destekleyen kripto varlık portföyünü çeşitlendirmeye gitmesiyle önceleri sadece ether varken, USDC, Tether, WBTC ve BAT token’larının eklenmesi yeni riskler oluşturuyor, denmekte. Bugün MakerDAO sistemindeki 6,5 milyar dolarlık teminatın %16’sının üçüncü bir partinin yükümlülüğünde olması, örneğin USDC’nin başına gelebilecek, ihraççının kendisinden, düzenleyicilerden veya bankalardan kaynaklanabilecek herhangi bir olumsuz olayla Dai’ın dolar endeksini tutamaması anlamında görülüyor.

Likidite riskine gelince fiat para destekli stabil coin’lerin bugün büyük DeFi protokolleri için ciddi likidite sağlar durumda olmaları bunları doğal olarak ilgili teminat rezervlerini tutan üçüncü taraflara maruz bırakır. MakerDAO, Curve, Uniswap, Aave ve Compound protokollerinde toplam 4 milyar dolara yakın USDC ve 1 milyar doları geçen Tether’in mevduat olarak tutuluyor olması, bunların Ethereum ağındaki USDC ve Tether dolaşımının sırasıyla %42 ve %5,2’sini temsil etmesi, Compound’da tutulan teminatın %19,5’un USDC olması, tüm bu rakamlar banka desteğinin çekilmesi veya iflası, yeni bir regülasyon veya ihraççının bir hatasıyla bu tarz stabil coinlerin iskontolu işlem görmesine sebep olabilir ve likiditeye zarar verebilir diye düşünülmekte.

Kripto borsalarının bankalarla bağlantısı

Çok az sayıda bankanın kripto sektörüne hizmet veriyor olması, bunların arasında da Silvergate Bank, Signature Bank ve Metropolitan Community Bank olmak üzere yine çok az bankanın aktif olarak DeFi alanındaki müşterilere hizmet veriyor olması bir risk olarak görülüyor; bu bankalarda oluşacak bir problemin tüm sektörü etkileme potansiyeli nedeniyle.

Fintech uygulamaları

Fintech ve geleneksel finans kurumlarının DeFi’ya ilgileri ve politikaları, aynı geçtiğimiz yıl kurumsalların kripto paralara duyduğu ilginin artmaya başladığı zamanlardaki gibi ileride daha çok konuşulan bir alan olmaya aday durmakta. Makalenin bu kısmında da gittikçe daha fazla kripto şirketinin asıl işlerine ek olarak nasıl DeFi protokolleri için arayüz olarak hizmet vermeye başladıkları ve daha çok perakende kullanıcıya DeFi’yı açtıkları ve dolayısıyla risk taşıdığı anlatılıyor.

Coinbase gibi artık halka açık bir firmanın akıllı kontratların işlerliğinden etkilenmesi yatırılmış kullanıcı mevduatları düşünüldüğünde önemli bir risk olarak görülüyor. Coinbase’in kendi cüzdan kullanıcılarına Compound’u açmış olması, Binance’ın DeFi girişimleri, İsviçreli Taurus Grubu’nun kurumsal yatırımcılarına DeFi protokollerini açması, geleneksel kurumların getirisi yüksek araçlardan faydalanmak için müşteri varlıklarını DeFi protokollerine koymaya başladıklarının önemli işaretleri olarak görülmekte.

Şirketlerin Kripto Para Alımı

Kripto borsaları ve bankalarla başlayıp bugün Visa’nın bile DeFi’yle ilgilendiğini duyurduğu bir noktada, geleneksel şirketlerle DeFi arasındaki etkileşim sürecinin bir ayağında MicroStrategy, Suare, Tesla gibi şirketlerin alternatif bir hazine varlığı olarak bilançolarına kripto para almaları varken diğer bir ayağında Meitu gibi DeFi protokollerinde kullanmak üzere token alan şirketler var. Bu şirketlerin bir DeFi protokolünün akıllı kontratına ve ilgili kripto paraya maruz kalmaktan doğacak riski ve müşterilerine/iş ortaklarına etkisini iyi değerlendirmeleri öneriliyor.

Sonuç

Genele bakıldığında taşıdığı riskler nedeniyle DeFi’yı desteklemeyen bir anlatım gibi dursa da bazı çıkarımlar ve önermelerden DeFi sektörünün sağlıklı ve sağlam büyümesi için nasıl faydalanabilinir diye düşünmek de mümkün. Örneğin aracıların olmadığı yeni bir finansal sistem yaratmak hedefindeyken kurulu finans altyapısına bağımlılık veya “DeFi’ın başlangıçta niyetlendiğinden daha farklı bir yöne doğru evrildiği ve böylece dönüp dolaşıp aynı yere geldiği” iddiası gibi konular değerlendirilebilir.

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.

Yazar: Didem Kurunç

ABD’li yetkililer Bitcoin’i “dijital altın” olarak görüyor

Kripto dünyasını etkisi altına alan bir dizi gelişme Bitcoin’in yıl boyunca değerini iki katına çıkarmasına yol açtı. Forbes’un haberine göre ABD Hazine Bakanlığı yayımladığı bir raporda Bitcoin’i “dijital altın” olarak nitelendirdi ve bu ifade piyasalarda büyük yankı uyandırdı. Raporda, “Bitcoin, merkeziyetsiz finans (DeFi) ekosisteminde bir değer saklama aracı olarak öne çıkıyor. Dijital tokenlerin bugüne kadar ...

Bağlantıyı kopyala