Bu yazımızda Ethereum ekonomisi aktörlerinin yarattığı değerin, sistemin parası olan Ether üzerindeki etkisine bakacağız. Sonrasında ise Ethereum sisteminde son birkaç yıldır dolaşan ‘ultrasound money’ söylemini anlamaya çalışacağız.
Ethereum’un ekosistemini incelediğimiz bu mini yazı dizisinin geçen bölümünde Ethereum‘un nasıl bir ekonomi olduğuna ve içinde bulunan aktörlerin bu ekonominin değer yaratımında nasıl bir rol üstlendiğine değinmiştik. Şimdi gelin öncelikle bu aktörlerin kullandığı temel para olan ethere bakalım
Ethereum’un parası ether (ETH)
Ether token sahipleri, Ethereum üzerinde yaratılan değere doğrudan ya da dolaylı şekilde sahip oluyorlar. Nasıl mı? Anlatalım:
Etherin doğuşu ve yakımının sistem aktörleri ile ilişkisi. Sol taraf sistemin bastığı parayı, sağ taraf ise sistemin yaktığı parayı göstermekte. Çizgili bağlantılar dolaylı etkiyi, düz çizgi bağlantılar ise direkt değer aktarımını göstermekte.
Ether token sahiplerinin, Ethereum sisteminin yarattığı değere direkt olarak sahip olabilmelerinin yolu sistemin güvenliği ve işleyişine katkı vermelerinden geçiyor. Bunun için de Ethereum sisteminde bir onaylayıcı olmaları ve ellerindeki Ether’i sisteme rehin etmeleri (ingilizcesi ‘staking’ ya da ‘stake’) gerekiyor1.
Onaylayıcılar yaptıkları işlemler aracılığıyla iki çeşit kazanç elde ediyorlar. Bunlardan birincisi güvenliği sağladıkları için Ethereum sisteminin onlara verdiği ödül. Piyasadaki toplam Ether miktarı sistemin verdiği ödüller oranında yeni Ether basılarak artıyor. Bunun dışında, bir de kullanıcıların ödedikleri işlem ücretlerinin ‘bahşiş olarak verilen’ ufak bir kısmı onaylayıcılara ödeniyor. Bu para, kullanıcıdan onaylayıcıya akıyor ve piyasadaki toplam ether miktarını değiştirmiyor.
Dolaylı yoldan elde edilen kazanç ise, verilen ücretlerin bir kısmının yakılması sonucu piyasadaki Ether miktarının azalması yoluyla oluyor. Yukarıda bahsettiğimiz ‘bahşiş’ dışında kullanıcıların ödediği tüm işlem ücretleri yakılıyor. Yani tedavülden kalkıyor.
Piyasadaki Ether miktarı verilen ödüller nedeniyle artıyor, kullanıcıların ödedikleri ücretlerin yakılması nedeniyle azalıyor. Peki bunun kullanıcılara nasıl bir etkisi var? Ether sayısı artınca, toplam oluşan değerden her bir Ether başına düşen pay azalıyor. Bu durumda, eğer elinde Ether tutan bir kullanıcı iseniz, sizin payınıza düşen değer de aynı oranda düşüyor. Diğer yandan, eğer tokeninizi sisteme kilitlediyseniz, ödülleri siz de aldığınız için toplam içindeki payınızı koruyorsunuz, dolayısıyla oluşan toplam değerden size düşen kısım aynı kalıyor.
Başlangıçtan bu yana piyasada bulunan Ether miktarının 2021 Ağustos’un yakım işlemlerinin başlaması ve 2022 Eylül’ünde PoS sistemine geçiş sonrası nasıl değiştiğini aşağıdaki tablo net olarak açıklıyor.
Ethereum sisteminde yıllar itibariyle para miktarının değişimi. Kaynak: Token Terminal
Her ne kadar hâlâ toplam Ether arzının gelecekte ne olacağı Bitcoin kadar belli olmasa da, en azından piyasadaki Ether’in yıllık artış miktarı yüzde 1.5 ile sınırlanmış durumda. (Bu da teorik ve gerçekçi olmayan bir rakam; piyasadaki tüm Ether’lerin sisteme kilitlendiği ve hiç işlem yapılmadığı durumu gösteriyor. Şu anki durumda toplam arzın sadece yüzde 20’si kilitli ve yakılan miktar ile birlikte piyasadaki toplam Ether azalıyor.)
Ultra-sound money söylemi nereden geliyor?
Kripto dünyasının en büyüğü olan Bitcoin, tam olarak tahmin edilebilir ve yıllar itibariyle azalan para arzı nedeniyle, sağlıklı bir para olarak adlandırılıyor (İngilizcesi sound money). Aslına bakarsanız bu, başı sıkışınca para arzını artıran merkez bankalarına dolaylı bir eleştiri.
Ethereum topluluğu ilk kurulduğunda isteyen herkesin üzerine program kurabileceği bir dünya bilgisayarı olma peşinde idi. Bu nedenle, bitcoin göre daha hızlı büyüyen bir para arzına sahiptiler.
Belki biraz da bu yüzden klasik yatırımcı gözünde Bitcoin daha çok bir altına benzetilirken Ether daha çok gümüşe yakın olarak görüldü. Neden Bitcoin altına benziyor? Altın bir maden olarak çok kısıtlı bir fayda sağlıyor: Belli ürünlerde kullanımı dışında endüstriyel bir kullanımı yok. Ancak yine de kısıtlı üretimi olması, çağlar boyunca alternatif yatırım araçlarına göre değerini koruması nedeniyle altın bir değer saklama aracı olarak görüldü. Bu nedenle objektif olarak ileride getirebileceği değerin çok daha üstünde bir değerden işlem gördü. (Buna ekonomi dünyasında “parasal prim” İngilizcesi ‘monetary premium’ deniyor.) Bitcoin de benzer şekilde temel işlev olarak para transferinde çok kısıtlı olarak kullanılsa da sınırlı arzı ve alternatif yatırım araçlarına olan güvenin azalması (ya da portföy çeşitlendirme) nedeniyle dijital altın olarak değerlendirilip primli olarak işlem görüyor.
Ethereum ise başlangıçtan beri daha çok gümüşe benzetiliyor, zira Bitcoin kadar sınırlı ve tahmin edilebilir bir arza sahip değil. Bir yandan da Ether, aynı gümüşün endüstride kullanılması gibi finansal faaliyetlerde kullanılabiliyor. Böyle olunca ethere biçilen değer daha çok kullanımının ortaya çıkardığı nakit akımlarına bağlı olarak ölçülüyor.
Ethereum topluluğu kuruluşunda ilk olarak işin teknolojisine odaklanıp para tarafını ihmal etmişti. Zamanla altyapılar oturmaya başladıkça yaptıkları geliştirmeler ile etherin para politikasında ciddi değişiklikler yapmaya başladılar.
Öncelikle para arzının temel nedeni olan madencilere verilen ücretlerin önemli bir kısmını Ağustos 2021’de uygulamaya koydukları bir geliştirme ile (EIP-1559) yakmaya başladılar. Sonrasında, Eylül 2022’de başlayan PoS sistemi ile madencilere verilen ödülü toptan kaldırıp, bunun yerine onaylayıcılara daha önce madencilere verdiklerinin altıda biri kadar ödül vermeye başladılar.
Ethereum sisteminde gerçekleşen iki büyük değişim. Kaynak: Token Terminal
Bu iki devrim niteliğindeki gelişme sonrası Ether arzı, BTC’nin çok daha altında gelmeye hatta pek çok zaman eksiye dönmeye başladı. Yani Ether sadece gümüş gibi işlevsel bir maden olmanın ötesinde altın gibi kısıtlı bir madene dönüşmeye başladı. İşte bu nedenle, Ethereum topluluğu “Eğer Bitcoin’e sağlıklı para (sound money) diyorsanız, ETH’ye ‘ultra-sağlıklı para’ (ultra-sound money) demelisiniz” şeklinde bir söylem geliştirdiler.
Ethereum ve Bitcoin para basımının Ethereum PoS sistemine geçtikten sonraki dönem için karşılaştırması. Beyaz çizgi Ethereum PoS sistemine geçmeseydi yaşanacak artış miktarını, mavi çizgi ise PoS sistemine geçtikten sonra yaşanan artış miktarını gösteriyor. Mavi çizginin eksiyi göstermesi sistemin bastığından daha fazlasını yaktığını yani sistemdeki paranın azaldığını gösteriyor. Ortadaki turuncu çizgi ise Bitcoin’in toplam para miktarı. Kaynak: Ultrasound Money
Şaka (İngilizce ‘meme)’ olarak başlayan bu söylemin arkasında önemli bir mantık var aslına bakarsanız: Ethereum PoS sistemine geçtikten sonra sistemin güvenliğini etherlerini rehin veren onaylayıcılar sağlıyorlar demiştik. Ether ne kadar ultra-sağlıklı para olarak kabul edilirse, üzerindeki parasal prim o kadar artacak. Bu artış etherin değerini artıracak. Etherin artan değeri, ethereum sisteminin güvenliğini de artırmış olacak.
Arkası yarın
Bir sonraki yazımızda Ethereum geliştiricilerinin önümüzdeki dönemde planladığı geliştirmelerin neler olduğunu ve bunların Ethereum’un para politikasına nasıl bir etki yapabileceğine değineceğiz.
Dipnotlar:
1- Onaylayıcı olmak en az 32 Ether kilitlemek gibi bir minimum kapital ile sürekli çalışacak bir makine sahibi olmak ve Ethereum ağına bağlanacak uygun yazılımları yüklemek gibi teknik yetkinlikler gerektiriyor. Kullanıcılar bunun yerine belli bir ücret karşılığı (yüzde 5 ile yüzde 25 arası değişen komisyonlar ile) daha az miktarda ether vererek likit staking tokenler aracılığıyla da Ether staking gelirinden faydalanabiliyorlar.