Gayri Merkezi İnternet Hala Oluşamadı…

önce yayınlandı , Son güncelleme önce

Okuma Süresi: 6 dk

Paylaş:

İnternetin gayri merkezi özelliği aslında tasarımında gizlidir. Yukarıda resmini gördüğünüz kişi (toprağı bol olsun) Paul Baran’dır ve kendisi internetin temel yapı taşı olan IP paketlerinin mucididir. Bu paketlerin icadında İngiliz meslekdaşı Donald Davies ile ismi beraber anılır. Bunlar küçük, 46 byte boyunda, yarım SMS kadar veri paketçikleridir ve internet bunların hızla oradan oraya hareketleri ile, bir noktadan ötekine adeta uçmaları sonucunda işler.

Bahsi geçen IP paketleri Baran’ın yukarıdaki resminde işaret ettiği “C) Distributed” başlıklı çizimdeki topolojide, noktadan noktaya ilerleyerek çalışır. Bugün adını TCP/IP diye adlandırdığımız protokol ile internet siteleri, internet videoları ve e-postalarımız gördüğünüz o üçüncü topolojik yapıda hareket ederler. Bu yapı, interneti gayri merkezi olarak adlandırmamızda en önemli etkendir.

Ne var ki, herşey gibi internet de mükemmel değildir ve kusurları vardır. Bu kusurları zamanla düzeltilebilir ve düzeltiliyor. Bu yazıda değineceğim kusur, gayri merkezi olarak adlandırmak istediğimiz internetin üzerinde çalışan ve onu sömüren merkezi şirketlerdir. Bunlar yüzünden hala tam olarak gayri merkezi bir yapıya kavuşulamadı. Blokzinciri teknolojisi ile işte tam da bu zaaflar giderilmek istenmektedir.

Merkezi yapıdaki şirketler interneti nasıl kötüye kullanıyor?

Bugün dünyadaki en değerli ilk 5 teknoloji şirketinin tamamı internet sayesinde bu değerlerini kazanmış ya da yükseltmiştir. Bunlara kısaca bir göz atalım. Bu şirketlerin market cap denilen piyasa değerleri parantez içinde milyar dolar cinsinden belirtilmiştir. Kıyaslama yapabilmeniz için yazının sonunda da klasik enerji şirketlerinden ve bazı başka şirketlerden de örnekleme yaptım.

Apple (1400) Amazon (1035), Microsoft (1398) , Alphabet yani Google holding (1016), Facebook (605), Netflix (160). Rakamlar milyar dolardır.

Şimdi bu değerlerin karşılığı var mıdır? Bunu sorguluyorum, çünkü parantez içindeki değerler, firmaların sadece bugünkü satışlarını değil geleceğe yansıtılmış eğrilerin altında kalan alanı da içerirler. Bu eğriler bir varsayım üzerine çizilmiştir. Bu şirketler internetin zaaflarını kullanarak bu kadar büyümüşler ve para kazanmışlardır. Kullanabildikleri sürece de bu zaafı kullanmaya devam edecekleridir.

Bu yazıda sömürüye temel oluşturan ana iki zaafa odaklanalım ve bunlar üzerinden yukarıdaki varsayımı sorgulayalım:

1) Birinci zaaf, internetin web sayfalarının açık kaynak olması.

Facebook ve Google özellikle dikkat çekiyor: Bu ikisi internetin açık protokollerinden kaynaklanan ve interneti güçlü kılan “açık kaynak” olma özelliğini kötüye kullanmaktalar. Mesela Microsoft, yazılımın başka özelliklerini ve rakiplerinin zaaflarını kullandı, internet daha yaygınlaşmadan önce de dev bir şirket olmuştu; hatta interneti neredeyse ıskalıyordu Bill Gates ve arkadaşları.

Mesela Amazon, Amerika’nın eyaletlerden meydana gelen bir ülke olmasını kullandı. Her eyaletin kendi vergisi  vardır, bu KDV’ye benzer bir şehir vergisi olup, alışverişin sonunda toplamın üzerine eklenir. Her eyalette farklıdır. Ama şöyle bir kural vardır ABD’de, eğer satın aldığın malı başka bir eyaletten ısmarlarsan, malı aldığın eyaletin vergisinden muaf olursun. Amazon da başta sadece kitap satarken, sana online olarak sattığı kitapların şehir vergisini (eğer sen o kitabı Amazon’un merkezi olan Washington eyaleti içinden ısmarlamadıysan) ödemiyordun. Ben Türkiye’den ısmarladığım bir kitaba Washington eyalet vergisini ödemiyordum ki bu vergi %14 civarındaydı 1990’ların sonunda. Oysa, aynı kitabı gidip o eyaletteki fiziksel bir kitapçıdan alsaydım, bana kitabın üzerine %14-15 dolayında yüklüce ek bir vergi daha ödetilecekti. Online olarak satın alındığında ödemediğimiz bu vergiler bugün Amazon’un varlık sebebidir. Çok  sonraları Amerika’nın Eyalet Hükümetleri uyandı da teker teker hepsi Amazon ile (çok daha küçük oranlarda, %3 veya %4 gibi) ayrı vergi anlaşmaları imzaladılar, ama çok geç oldu, Amazon çoktan bir dev haline gelmişti.

Kendi içeriklerimizi para ödeyerek geri aldık

Ama interneti Google’ın yaptığı şekliyle kötüye kullanmak, daha kötü bir hareketti ve tüketiciler için bundan daha ağır sonuçlar doğurdu… Zira Google arama motoru, açık kaynak olan web sitelerinin içindeki tüm açık metinleri ve resimleri alıp kendine mal etti ve bunlar üzerinden yılda milyar dolarlar kazandı. Senin benim web sitemi, hepsi bedava ve izinleri (www’nin mucidi) Tim Berners Lee tarafından hediye edilmiş içeriğe sahip milyarlarca siteyi toplayıp kendi veri tabanlarına yazdı ve bunları sonra bize parayla sattı.

İşin daha da acıklı tarafı, bu içeriği parayla sattığını bize farkettirmedi bile. Örnekle nasılını anlatayım: Google’da arama motoruna bir kelime girdin diyelim. Bu kelime, daha önceden google tarafından açık arttırmayla satılmış bir kelime ise, mesela “gelinlik” gibi, sizin bu kelimeyi yazdıktan sonra bastığınız reklam veren siteler google şirketine para öderler. Bir zamanlar gelinlik kelimesi 7 liraydı. Yani siz reklam veren bir sitenin, mesela Vakko Gelinlik sitesinin linkine tıkladığınız anda, Vakko, google firmasına 7 TL borçlanıyordu. Dikkat, sizin gelinlik satın alıp almayacağınız bilinmiyor bu sırada. Yine bildiğim bir veri, google’da gelinlik gibi kelimenin gerçek bir adet satışa dönüşmesi ortalama 65 klikleme ile oluyor. Yaklaşık 100 kliklemede 1.5 satış oluyor yani. Bir başka deyişle %98 klikleme boşa yapılıyor. Her 100 tıklama ile tam 700 Türk Lirası, gelinlik satan o şirketin cebinden (bizim adımıza) alınıp google şirketinin kasasına gidiyor yani. Oysa, şimdi birisinin blokzinciri marifetiyle, böyle boş boş klikleme ve verimsiz işler yerine, doğrudan gelinlik satın alanlara bu miktarları indirim olarak yansıttığını düşünün… Her gelinlik alımı için 450 TL iskonto (indirim) almak anlamına geliyor bu.

Gördünüz mü? Gözümüzdeki o kahraman şirket bir anda verimsiz bir işle uğraşan kötü niyetli bir firma oluverdi mi? Niye kötü niyetli? Çünkü açık kaynak olan sitelerimizi kendine mal edip yapıyor bu verimsiz ama milyarlık işi. Bize de bundan verdiği bir pay yok. Örnekteki 450 TL doğrudan lüp diye Google’ın kasasına gidiyor.

2) Blokzinciri teknolojisi de henüz tam olgunlaşmadığı için, şu anda internet üzerinde kimse kendi kimlik verisini şifreleyip kilitleyemiyor. Ayrıca, internet üzerinde bizim kimliğimizin takibini yapan bir “Nüfus İdaresi” kurumu düşünülmemiş. Bu zaafın sonucunda da internet üzerinde ya da cep telefonumuzla farketmiyor, sitelere bağlanmamız gerektiği zaman, kimlik bilgimizi ya “Facebook ile bağlan” ya da “Google ile bağlan” diye karşımıza çıkan iki seçenekten birine teslim ediyoruz.

Bu seçeneklerden diyelim birincisini seçtik: O durumda bizim o dakikadan sonra bağlandığımız site içindeki tüm verimizin sahibi, izleyicisi ve kuruşlandırıcısı Facebook heline gelmektedir. Eğer bir satın alma yapacaksak da Facebook bizim için aracı olmaktadır. Ama Facebook asıl kazancını bizim görmediğimiz, arkada çalışan bir reklam motoru vasıtasıyla sağlamaktadır.

İşte bu yazıda size blokzinciri teknolojisi ve protokolü oturmadan ve yaygınlaşmadan önce bahsi geçen internet devlerinin nasıl zengin olmuş olduklarını anlatmaya çalıştım. Günün birinde blokzinciri devrimi tamamlanmış olacak ve internet hakiki gayri merkezi kimliğine kavuşacaktır.

Not : IBM (135), Oracle (175), Samsung (398) Huawei halka açık değil o yüzden market cap değeri de bilinmiyor. Walt Disney (255). Klasik petrol şirketleri: Exxon (260), Chevron (205), Shell (185). Finans kurumları: JP Morgan (460), Goldman (84), Citigroup (171)

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.

cemilsinasiturun

Yazar: Cemil Şinasi Türün

MicroStrategy milyar dolarlık Bitcoin planı için harekete geçti

En büyük Bitcoin yatırımcılarından MicroStrategy, stratejisini güçlendirmek için yeni bir sermaye artışı planını gündeme getirdi. Şirket bu doğrultuda A Sınıfı adi hisse senedi miktarını ve imtiyazlı hisse senetlerini önemli ölçüde artırmayı hedefliyor. MicroStrategy’nin SEC’e sunduğu belgelere göre A Sınıfı hisse senetlerinin sayısı 330 milyondan 10 milyar 330 milyona, imtiyazlı hisse senetlerinin ise 5 milyondan 1 ...

Bağlantıyı kopyala