OpenAI’nin SORA projesini duyurmasıyla bizi daha da sarsan yapay zekanın muazzam ilerleyişi ve blockchain teknolojisindeki baş döndürücü gelişmeler, günümüz dünyasında teknolojinin ne denli hızla evrildiğini gözler önüne seriyor. Bu hızlı değişim, insana doğadaki tek özne olduğu düşüncesini sorgulama fırsatı sunuyor.
Başa dönelim. Evet, bildiğimiz ilk kural, internetin vazgeçilmez sloganı “Content is King” (İçerik Kraldır) olarak kalmaya devam ediyor; Web 1.0’dan Web 3.0’a kadar bu değişmez bir gerçek. Ancak, zamanla kralın kim olduğu ve nasıl bir görünüme büründüğü değişiyor. Web 1.0’da içerik üretimi sınırlı ve basitken, Web 2.0 ile herkesin içerik üreticisi haline gelmesiyle içerik ekosistemi zenginleşti ve karmaşıklaştı. Şimdi ise, Web 3.0 ile yapay zekanın sahneye çıkmasıyla, içerik üretiminin ve tüketiminin sınırları yeniden çiziliyor.
Bu gelişmelerin ışığında araştırmalar yaparken karşıma çıkan bir proje olan ROKO Network ve onun arkasındaki ekosisteme bu yazıda dikkat çekmek istedim. Çünkü “yeni bir şeyler” söylüyorlar. ROKO Network’ü incelediğinizde görüyorsunuz ki insan ve makine arasındaki etkileşimi demokratikleştirmeyi amaçlayan bir vizyon sunuyor. Bu vizyon, fiziksel ve dijital dünyalar arasındaki geçişleri hızlandırmayı ve yapay zeka ile blockchain teknolojisinin etkileşimini güçlendirmeyi hedefliyor. Hatta bunun bir adı da var bir köşeye yazın derim “V2P”. Sanal ile gerçeğin entegrasyonu. Bu yaklaşım, daha önce karşılaşmadığımız bir dil ve üslupla bize yeni bir gelecek vaat ediyor. Robonomics gibi projeler, olaya “robot ekonomisi” üzerinden yaklaşıyordu. Bu tıpkı turizm ekonomisi, fındık fıstık ekonomisi gibi daha üstten bir dildi. ROKO Network ise insan ve makinenin eşitlikçi bir ilişkisinden bahsederek, dilin ve bakış açısının nasıl değişebileceğini bize gösteriyor.
Roco Network’ü inşa eden ekosistemin ana finansman kaynağı olan Moros Network’e baktığımızda, bu projenin sadece teknolojik ve finansal değil, aynı zamanda ideolojik bir katmanı da olduğunu görüyoruz. Moros Network, açık kaynak kodlu projeleri ve eşitlik, adalet, demokrasi gibi değerleri ön planda tutan girişimleri destekleyerek, teknolojinin sosyal yapımız üzerindeki etkisini şekillendiriyor. Bu destek, The Other Party gibi politik ajandaları olan hareketlerin önünü açıyor ve teknolojinin toplumsal katılımı nasıl derinleştirebileceğinin ipuçlarını veriyor.
Bu ekosistemi ve desteklediği projeleri incelediğimizde, yapay zeka ve makine öğrenmesinin toplumsal kodlarımızı nasıl yeniden yazabileceğini ve insan ile makinenin birlikte var olabileceği bir geleceğe doğru nasıl ilerleyebileceğimizi görebiliyoruz. Bu yeni kodlar, sadece teknolojik ilerlemelerle sınırlı kalmayıp, sosyal ve kültürel dönüşümleri de beraberinde getiriyor. Bu nedenle, Moros Network ve ROKO Network gibi projelere odaklanmak, geleceğimizi şekillendirecek teknolojik ve toplumsal trendleri anlamamıza yardımcı olabilir. İşte burası da işin çok önemli kısmı.
Bu durum da bugünün blokzincir ekosisteminin de kısmen içine dahil olduğu tekno-optimistleri sadece teknolojik yeniliklere değil, aynı zamanda bu yeniliklerin nasıl bir toplumsal etki yaratacağına ve insanlık için ne anlama geleceğine dair derinlemesine düşünmeye itiyor.
Önümüzdeki dönem, bu yeniliklerin hayatımıza nasıl entegre edileceği ve toplumsal yapılarımızı nasıl dönüştüreceği konusunda belirleyici olacak. Bu yolculukta, teknolojinin sadece bir araç değil, aynı zamanda bir vizyon ve felsefe sunduğunu unutmamak çok ama çok önemli.
