Bir işletme ya borçlanarak ya da sermaye artırarak bilançosunu büyütebilir. Bu iki seçeneğin maliyetleri farklıdır. Sermayenin maliyeti aslında fırsat maliyetidir. Yani ortakların sermaye arttırmak yerine başka bir yatırımda değerlendirmeleri durumunda kazanabilecekleri olası getiri oranıdır. Daha açık bir ifade ile vazgeçtikleri getiri oranıdır. Borçlanmanın maliyeti ise hangi finansal araç olduğuna göre değişir.
Borçlanmanın belirli yöntemleri vardır. İşletmenin en çok kullandıkları yöntem banka kredileridir. Bilançoda kısa ya da uzun vadeli krediler olarak iki türde incelenir. Ayrıca işletmeler, tahvil ihraç edebilirler. Her iki yöntem için de işletmenin piyasada itibarı olmalı, bilançosunda ciddi sorunlar olmamalıdır. Aksi takdirde bankalar kredi vermez, ihraç edilen borçlanma araçlarına talep olmaz.
Hem banka kredilerinde hem de tahvil ile borçlanmada maliyet, nominal yani yazılı olan faiz oranıdır. Sermaye maliyeti ise ortakların alternatif maliyetidir.
Borçlanmada Verginin Etkisi Nedir?
İşletmeler, borçlandıkları tutarın faizlerini vergiden düşebilirler. Bu nedenle piyasada faizlerin düşük olduğu dönemlerde işletmeler genellikle öz sermayelerini kullanmak yerine banka kredisini tercih etmektedirler. Bu duruma finansta “vergi tasarrufu etkisi” denir.
Bir örnek ile açıklayalım.
Bir işletme %10,5 faiz oranı üzerinden borçlanmıştır. Vergi oranının %22 olması durumunda borçlanmanın maliyetini hesaplayınız.
Kb= kvö (1-V)
Kb= 0,105 (1-0, 22)
Kb= 0,0819= %8,19
İşletmenin vergi öncesi maliyeti %10,5 iken faiz giderlerinin vergiden düşülmesi sonrası maliyet %8.19’a düşmüştür.