Merkez bankaları 2024 yılında altına resmen hücum etti. Merkez bankalarının kasasında bulunan altın miktarı toplam rezervlerin yüzde 12,1’ine ulaştı. Bu oran, 1990’lardan bu yana en yüksek seviyeyi temsil ediyor.
Altın alımı konusunda en önde giden ülkeler arasında Çin, Hindistan, Türkiye ve Polonya yer alıyor. Özellikle Çin, 2024 yılında 2 bin 264 ton altın alarak tarihi bir zirveye ulaştı. Değerli metal, PBOC’un kasasındaki toplam rezervin yüzde 5,4’ünü oluşturuyor.
Altın, hisse senetlerini geride bıraktı
Bu yıl altın fiyatları art arda rekorlar kırarak toplamda 35 kez yükseldi ve yüzde 33 oranında bir artış gösterdi. Değerli metal, ons başına 2 bin 772 dolara ulaşarak son yedi haftanın altısında yükseliş trendini sürdürdü.
TradingView verilerine göre Ons altının yıl başından bu yana getirisi yüzde 33’e ulaşırken bu rakam hisse senetlerini geride bıraktı.
Yaptırım endişesi altına yönlendiriyor
Dünya Altın Konseyi, merkez bankalarının yılın ilk yarısında toplam 483 ton altın satın aldığını duyurdu. Bu büyük alımların ardındaki temel sebep, yıllardır küresel finans ve ticarette hâkim olan ABD dolarından uzaklaşma çabası olabilir. Goldman Sachs, söz konusu trendin kalıcı olacağına inanıyor:
“ABD’nin mali yaptırımları ve ülke borçlarına dair endişeler nedeniyle merkez bankası alımlarının 2022 ortalarından itibaren üç katına çıkmasının kalıcı olacağını düşünüyoruz.”
Merkez bankalarının değerli metale hücumu Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgali sonrası ABD’nin uyguladığı ağır ekonomik yaptırımların ardından hızlandı. ABD dolarının hâkimiyeti, bazı ülkeler için ekonomik bağımsızlık arayışında stratejik bir zayıflık oluşturuyor.
Dolara alternatif arıyorlar
Ekonomist Mohamed El-Erian, Financial Times’a verdiği demeçte altın varlıklarındaki artışın, Çin ile “orta güçteki” ülkeler arasındaki davranış değişikliğini yansıttığını ifade etti.
“Dolar bazlı ödeme sistemlerine alternatiflerin araştırılmasına yönelik bir ilgi var.”
Rusya’nın yaptırımlar neticesinde dolardan uzaklaşma konusundaki başarısı, diğer ülkelere de ilham veriyor ve dolara bağımlılıklarını azaltarak altın varlıklarını artırmalarını teşvik ediyor.
Altının “güvenli liman” olarak cazibesi, artan jeopolitik gerilimlerle daha da güçleniyor. Ukrayna’daki çatışmalar ve Orta Doğu’daki gerginlikler, yatırımcıların volatil dönemlerde istikrarlı bir varlık olarak altına yönelmesine neden oluyor. ABD’de çığ gibi büyüyen yükümlülükler, geleneksel olarak güvenli bir yatırım olarak kabul edilen Hazine tahvillerinin riskli görünmesine yol açıyor. Bank of America, “Altın, kalan son ‘güvenli liman’ varlığı gibi görünüyor,” diyerek metalin istikrarının traderlar ve merkez bankaları arasında talebi artırdığını belirtti.
ABD’de bütçe açığı çığ gibi büyüyor
ABD’deki siyasi gelişmeler de altın talebini etkiliyor. Eski Başkan Trump’ın tekrar seçilme olasılığının artmasıyla birlikte bütçe açığının büyüyeceği yönündeki beklentiler artıyor. Capital Economics ekonomisti Davix Oxley, Trump’ın kazanması durumunda mali disiplin, Fed’in bağımsızlığı ve yükselen enflasyon konusundaki endişelerin daha fazla yatırımcıyı altına yönlendireceğini belirtti.
Oxley, “Mali savurganlık, finansal baskı ve Fed’in bağımsızlığına yönelik saldırılardan endişe ediyorsanız, altın cazip bir varlık olacaktır,” dedi. Trump kazanmasa bile bütçe açığının genişlemesi kaçınılmaz görünmekte ve bu durum uzun vadede değerli metal için olumlu bir etki yaratabilir. Interactive Brokers baş stratejisti Steve Sosnick, iki büyük siyasi partinin de mali disipline bağlı olmadığını ve Fed’in enflasyon hedefini biraz aşsa bile faiz oranlarını düşürme eğiliminde olduğunu vurguladı.
Fed, geçtiğimiz ay faiz indirimine gitse de 10 yıllık Hazine tahvillerinin getirisini Temmuz ayından bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Bu durum, küresel yatırımcıların uzun vadeli faiz eğilimlerini izlediği ve merkez bankalarının daha fazla indirim yapmasını bekledikleri anlamına geliyor.