Geçtiğimiz yaz yasalaşan Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) kural koyucu olarak ve TÜBİTAK’ın ise teknik danışmanlık statüsünde yer aldığı yeni kripto varlık düzenlemesinin yankıları sürüyor.
Nitekim hem yatırımcıları hem de kripto sektöründe faaliyet gösteren kurumları oldukça yakından ilgilendiren kripto varlık düzenlemesi hakkında TÜBİTAK’ın rolü hakkında bazı soru işaretleri doğmuş, özellikle token listeleme ve listeden kaldırmaya yönelik uygulamalarda nasıl bir yol izleneceğine dair tartışmalar su yüzüne çıkmıştı.
Yeni kurulan Kripto Varlık Derneği’nin lansman etkinliğinde konuşmacı olarak yer alan TÜBİTAK BİLGEM bünyesindeki Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü Blokzincir Laboratuvarı Birim Yöneticisi Dr. Taner Dursun, BTCHaber’e özel açıklamalarda bulundu.
Yeni yasayla TÜBİTAK’ın misyonunu bize anlatabilir misiniz?
TÜBİTAK bu yasada SPK’nın teknoloji paydaşı rolünde. Biz de zaten teknoloji tarafında kalmak istiyoruz. Dört ya da beş maddede TÜBİTAK’a bazı görevler verilmiş durumda. Biz bu işin teknik güvenliğini sağlıyoruz. Kamudaki teknoloji laboratuvarı olmamız dolayısıyla bu işin güvenliğini ve altyapısını yanı sıra kripto varlık sağlayıcıların altyapılarının uyması gereken güvenlik kriterlerini belirliyoruz. Onların sahada nasıl denetleneceğini belirliyoruz. Bunlar, TÜBİTAK BİLGEM’in 40 yıllık bilgi güvenliği geçmişi dolayısıyla doğal görevleri zaten.
Bir diğer görevimiz de token’ların listeleme ve listeden kaldırmaya yönelik prosedürlerde temel kuralları belirlemek. Ayrıca sermaye piyasası aracı olma özelliği olmasa da bazı kripto varlıkların borsalarda işlem görmesini sağlamak üzere bir ayrıcalık tanındı SPK’ya. Yeni bir teknoloji geliştiriyorsa ve onunla ilişkili bir kripto varlık varsa, bu da borsalarda listelenebilecek. Bu projelerin gerçekten de teknoloji geliştirip geliştirmediğine ilişkin karar verebilmesi için SPK’ya gerekli teknik raporları sağlıyoruz.
“SPK’nın teknolojideki sağ koluyuz”
Borsaların veya saklayıcıların altyapılarının güvenli tutulması için, ilk başta faaliyet lisansı alabilmeleri için gerekli koşulları belirliyor sonrasındaysa teknolojiyi sürekli takip ederek ve buradaki gelişmelere göre gerekirse müdahale edip, bu kuralları daha güncelleme, sertleştirme ya da gevşetmeye yönelik gerekli sürekli yaşayan bir görevimiz söz konusu. Yani biz SPK’nın teknolojideki sağ koluyuz.
“Tek tek coin’lere değil, kripto varlık tiplerine odaklanıyoruz”
Yasa ilk çıktığında özellikle token listeleme konusunda bazı soru işaretleri doğmuştu. TÜBİTAK burada tek merci mi? Öneri mi sunuyorsa yoksa yaptırım yetkisi var mı?
Yaptırım ya da uygulama yetkisi SPK’da. Hatta SPK da bazı regülasyon örneklerinde gördüğümüz gibi tek tek coin’ler üzerinden inceleme yaparak, ‘şu olsun ya da bu olmasın’ niyetinde değil. Özellikle SPK için token listeleme ve listeden çıkarma süreçlerinin daha güvenli ve kurallı bir hale gelmesi için nelere dikkat edilmesi gerektiğine ilişkin temel çerçeveyi çiziyoruz. Tek tek coin ismi vererek yasaklı ya da yasaksız halinden çok, özellikle kripto varlık tiplerine odaklanıyoruz. Mesela stablecoin’ler ya da varlık referanslı token’lar için dikkat edilmesi gereken hususları tanımlıyoruz. Bunların borsalarda listelenmesi sırasında borsaların nelere dikkat etmesi gerektiğini, hangi risk analizlerinin yapılması gerektiğini belirliyoruz. Ki böylece Türk yatırımcıları ve tüketicileri koruyabilelim. Rehber dokümanlarına göre borsalar, şeffaf şekilde bu kurallara uyduklarını ve işlettiklerini ispat edebilecekler denetlenebilir bir şekilde. Aslında sorumluluk yine borsalarda olacak. Ama temel çerçeveyi, şu tip kripto paralarda şuna dikkat edin, bu tiplerde şuna dikkat edin diyoruz. Bunlara uymadan borsaların “Ben karar verdim, moda diye şu token’ı listeleyeyim” lüksü olmayacak.
“Whitepaper yoksa listeleme de yok”
Diyelim ki yerli bir memecoin projesi çıkardım ve topluluğu da arkama aldım. Fakat herhangi bir projeye dayanmıyorum ve whitepaper’ım yok. Yeni yasayla yerli bir borsada listelenebilecek miyim?
Listelenemeyeceksiniz. Çünkü izahname şart. İzahnamenin içerisindeyse belli kavramların ele alınarak şeffaf bir şekilde anlatılması gerekiyor ki sonra denetlenebilsin.
“Rugpull yapabilecek projelerle diğerlerini ayıralım”
Kripto sektöründe son birkaç yıldır memecoin’ler üzerinden azımsanmayacak derecede yüklü miktarda para aktığını biliyoruz. Sizce bu yeni düzenlemedeki listeme maddesi, sektörün ruhuna aykırı değil mi?
Yasal düzenlemede memecoin’ler yasaklanacak diye bir madde çıkmadı. Sonraki ilke kararlarında da çıkmadı. Onlarda da benim gördüğüm kanun koyucunun görüşü şu: Tamam, dünyada kullanılıyor. Bizim insanımız da bunu yatırım aracı olarak görüyor. Bunlardan da güvenilir olanlarla, güvensiz şekilde insanları içeri çeken ve her an rugpull yapabilecek veya farklı dolandırıcılıklar ortaya çıkarabilecekleri diğerlerinden ayıralım. Onları da yasaklamayacak ama belki bazı tedbirler isteyecek SPK. Şu anda kesinlikle önyargıyla şu token olsun ya da bu olmasın anlamına gelecek bir karar yok.
“Laboratuvarımızın çekirdek kadrosunu artırmak istiyoruz”
Binlerce projenin yer aldığı ve sürekli yenilerinin çıktığı kripto sektöründe hem SPK hem de TÜBİTAK’ın bunu izleyip takip edecek yeterli kadrosu ve insan gücü var mı?
Teknoloji tarafı bizde. Biz de tabii insan yetiştirmekte zorlanıyoruz. Şu anda TÜBİTAK içerisinde 80 kişiye yakın blokzincir ve etrafındaki teknolojilerde çalışan insan kaynağı var. Elbette bu yetmiyor, daha da artması lazım. Elimizden geldiğince şu anki haliyle ilerletmeye çalışıyoruz. Aynı şekilde devam eden Ar-Ge projelerimiz de var. Bu yasayla yüzde 1 gelir payı TÜBİTAK’a da aktarılacak. Bunu da TÜBİTAK, blokzincir teknolojisini geliştirmeye kullanacak. Dolayısıyla bu tür finansal varlıklar sonucunda biz, laboratuvarımızın çekirdek kadrosunu en az 100 kişiye çıkarmayı hedefliyoruz.
“TÜBİTAK 1000 kişi de olsa bu teknolojiyi takip etmeye yetmez”
O da yetmiyor, ekosistemdeki paydaşlarla çok aktif bir şekilde teknolojideki gelişmeleri birlikte izlediğimiz bir ilişki geliştirmemiz lazım. Özellikle Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği üzerinden çeşitli çalışma gruplarıyla bunu yapmak istiyoruz. Çünkü TÜBİTAK 1000 kişi de olsa bu teknolojiyi takip etmeye yetmez. Bu bir ekosistem işi. Laboratuvarı kurduktan sonra bile kendimiz en az beş departmana bölündük. Beş departmanda farklı uzmanlar kendi alanlarında çalıştıkları hâlde yine yetişemiyoruz. Çok fazla alan var.
“Tek başımıza Don Kişot’luk yapmıyoruz”
Orada fark ettik ki, madem buraya yetişmemiz mümkün değil biz de etrafımızda paydaş şirketler oluşturmaya çalışıyoruz. Onlarla Ar-Ge projelerini yaptığımız gibi, aynı şekilde regülasyon tarafında da bu işin içinde yaşayan hizmet sağlayıcılar, hukukçular, denetim firmalarıyla çeşitli aktif ilişkilerle bu alanı yürütelim, birlikte izleyelim, risk değerlendirmelerini yapalım ve bu alanı güvenli tutalım. Çünkü bu, hepimizin aslında milli varlığı. Bu alanın güvenliği aynı zamanda ekonomik bağımsızlıkla da ilişkili. Dolayısıyla biz tek başımıza Don Kişot’luk yapmıyoruz. Kamu tarafıyla akademik tarafın ortasında bulunan bir laboratuvar olarak, her şeyi biz hallederiz hiçbir zaman demiyoruz ama ekosistemi hem koordine hem de organize edebiliriz.