Röportaj: Refik Anadol, Dijital Sanat ve NFT’ler Üzerine

önce yayınlandı , Son güncelleme önce

Okuma Süresi: 10 dk

Paylaş:

Röportaj: Çağla Gül Şenkardeş

Medya sanatçısı ve yönetmen Refik Anadol, ülkemizin yetiştirdiği önemli sanatçılardan biri. Ben BTCHaber okuyucuları için kendisi ile özellikle kripto sanat ve NFT üzerine yapmayı planladığım sohbetimde o kadar değerli bigiler paylaştı ki benimle, hepsini ben de buradan sizlere aktarmak istiyorum. Anadol şu an California, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşıyor ve çalışmalarında yaklaşık 10 yıla yakın bir süredir veriyi, son 5 yıldır ise Google sanatçı programı ile iş birliği yaparak yapay zekayı kullanıyor. Kendisi ile bilimsel bir çalışmam için İstanbul Salt Galata müzesinde 2016 yılında gerçekleştirdiği, alanında bir ilk ve öncü olan ‘Arşiv Rüyası’ çalışması ile tanışma fırsatı bulduğum Anadol’un işlerinin ilham kaynağı ‘yakın gelecek’.

DSC004102

Bilim kurgu dünyasına çok yakın olan, bilgisayarları ve teknolojiyi çok seven Refik Anadol’un sanatın yanı sıra yakın gelecek ve teknolojiye olan ilgisinin kaynağı daha 8 yaşındayken izlediği bir film. Ridley Scott’un ‘Bıçak Sırtı’ filmi ile aynı yıl ilk bilgisayarına sahip olmuş Anadol. Hayata pozitif bakmaya ve “başımıza henüz gelmemiş ama gelebilecek olan olumlu hikayeler neler olabilir” yaklaşımı ile sorular sorarak yakın geleceği hayal etmeye de o yıllarda başlamış.  Anadol, tüm çalışmalarını 14 kişilik ekibi ile gerçekleştiriyor ve özellikle disiplinler arası sanat çalışmalarında ekip ruhunun mutlak gücüne inanıyor. ‘Sanatın herkes için ulaşılabilir olması’ hayalinin peşinde çalışmalarına devam ediyor.

Kolektif bir hatıramız varsa kolektif bir rüyamız da olabilir. Dünyanın kolektif hafızasına değer katmaya çalışıyorum.

Veri tabanında saklı olan ve çoğu insan tarafından yalnızca rakamlardan ibaret olduğu sanılan veri, Refik Anadol için ‘hatıra’ anlamına geliyor. Yazılan bir şey, okunan bir kitap, gidilen bir yol ve hatta düşündüğümüz bir şey bile veri olabilir ona göre, yani hatıra. “Rüzgar verisi, şehrin ısısı, trafiği aslında veri değil benim için hatıra aynı zamanda. Ve benim için obsesyon bu. İstanbul’da yıllar önce Taksim İstiklal Caddesi’nin sesinin kaydını aldığımda hissettiğim şey tam da şu idi:

Eğer sanat herkes için, her kültür için, her ülke için olacaksa bunun matematik gibi evrensel bir dile ihtiyacı var. Yani sadece benim anladığım ve bildiğim bir dünya sanatımı ulaşılabilirlik amacına taşıyamaz. Buna ilave olarak, özellikle makineler tarafından yönetilen bir tahmin dünyasında bir tahmin makinesi daha üretmektense, kolektif hafızamız olabilecek veriler nedir diye sordum. Yani herkes için olabilen şeyler, anılar, olaylar – mesela Covid-19 – herkes için toplumsal bir hatıra. İşte bunlar beni heyecanlandıran, bana ilham veren ve sanatıma yansıttığım hali ile veri kavramı. Kolektif bir hatıramız varsa kolektif bir rüyamız da olabilir. Dünyanın kolektif hafızasına değer katmaya çalışıyorum.

Amcasının Alzheimer olmasının ardından bu hastalıktan dolayı hatıraları “eriyen” insanların geçmişlerinden kopmalarını yapay zeka sayesinde yavaşlatabilir miyiz diye düşünmeye başlamış Anadol. Hayallerinin ve eserlerinin arkasında hep insanlığa dokunan, derinliği ve anlamı olan hikayeler var. Sanatın insanlığın hayal gücü kapasitesine bağlı olduğunu düşünüyor ve bu deneyimlerini insanlarla paylaşmak istiyor işleri ile.

Dünyanın 73 farklı şehrinde 94 farklı işim var.

Çağla Gül Şenkardeş: Kaç tane eserin var bu güne kadar yaptığın ve nerelerde bu işlerin?

Refik Anadol: Dünyanın 73 farklı şehrinde 94 farklı işim var. Zaten hayalim sanat ile sınırları kaldırabilmek. Herkesin anlayabildiği ve parçası olabildiği bir sanat kavramının ortaya çıkabilmesi ile ilgileniyorum. Bunu bir hareket gibi düşünebilirsiniz. Benim yolculuğum da bu..

Çağla Gül Şenkardeş: Bu yolculukta son duraklarından biri blockchain teknolojisi ile işlerini birleştirmek oldu Refik Anadol’un. Nifty Gateway ile başladığı NFT token ve kripto sanat çalışmalarını ve onun kendi anlatımı ile ‘sanat’ ve ‘blockchain’ buluşması bakın nasıl oluyor ve neleri getiriyor ekosistemdeki farklı paydaşlara.. Refik sen sanatını blokchain teknolojisi ile nasıl birleştirdin? Ve sence sanat ekosistemine neler getiriyor bu teknoloji?

Refik Anadol: Sanat yüzyıllardır el değiştiriyor ve bu ekosistemde sanatçılar, galeriler, müzeler, özel koleksiyonuna sanat eserlerinin girmesini isteyen kişiler, aracılar var. Bu sistem hep vardı ve sanatçıların ürettiği hayalleri bir şekilde hep yönetiyordu. Ve bu özünde finansal bir sistem. Ben de bu sistemin içerisinde 2012 yılından beri varım ve hatta Pilevneli galerideki ilk sergim İstanbul’da birçok koleksiyonere ulaştı.  Belli başlı işlerim var ve o işlerden toplam üç kopyam oluyor genelde. Bir tanesi bana ait oluyor buna sanatçının imzası deniyor. Diğer kopyayı koleksiyonere ulaşmayı üstlenen aracı  alıyor.

Bir de Mavi Çip (Blue Chip) denen sanatçılar var. Meşhur olduğu için eserleri pahalıya giden belli başlı sanatçıların eserlerinin normalden daha fazla değere sahip olduğunu düşündürten bir sistem var.  Bu birçok kişinin rahatsız olduğu bir sistem, çünkü herkes değerli işler üretiyor ama sistemde aynı şekilde değer bulamıyor. Yani dünyadaki her sistem gibi bu sistemin de içinde hatalar, eksikler var. Ben parayla motive olan bir sanatçı değilim, benim için başarı parayla ölçülemeyecek bir şey. Hayallerimin gerçeğe dönmesi aslında benim için başarı.

DSC002071

Ve blockchain;  birçok bilim kurgu seven için müthiş bir motivasyon sağlayan bir teknoloji çünkü gizli kalan bir dünyayı görünür kılıyor.  Blockchain dünyası merkeziyetsiz bir şekilde yani kimsenin patron hissiyati olmadan, hiçbir şey gizli kalmadan açık bir şekilde bu dünyada ortaya çıkıyor. İşte blockchain ile ilgili bu bana çok ilham veriyor. NFT aslında bir token sadece ama tüm sanatçılar değil belki ama matematik seven, veri sevenler veya cyberpunk gibi alternatif dünyayı sevenlere ilham oluyor. Bunu sadece burada bir değer varmış diye okuyanlar yanılırlar bence ve kısa vadede üzülürler ama buna bir düşünce gibi baktığımız zaman müthiş bir şey bence kripto sanat ve sanat eserlerinin tokenize edilmesi.

Çağla Gül Şenkardeş: Kripto sanat çok disiplinlerarası diye düşünüyorum ben. Ne dersin?

Refik Anadol: Kesinlikle katılıyorum. Yani sonuçta temel anlamda platformun kendisini bir defter gibi düşünebiliriz ve deftere yazılabilen, herkesin görebileceği bir veri bir yerden bir yere gidiyor. Niye gittiğini değil ama nereden nereye gittiğini görebildiğimiz şeffaf bir sistem ve bu sistemin içerisinde özellikle Ethereum sonrasında akıllı kontratlar sayesinde bunu yine matematiksel olarak kayıt altına alabiliyoruz. Yani şunu demek istiyorum, bir kalem benim için bir sanat eseri ve ben buna bir değer biçebiliyorum fiziksel dünyada.  Bu kalemin dijital dünyadaki izdüşümünü matematiksel bir veri olarak kayıt altına alabiliyorum ve bunu sana verebiliyorum. Yani tamam fiziksel dünyada bu kalem hâlâ burada durabilir ama bunun fiziksel dünyadaki karşılığına en çok kimin sahip olduğunu herkesin görebildiği bir sistem yaratılıyor blockchain ile. Bu bence inanılmaz bir fikir ama sanat dünyasını rahatsız ediyor tabii, çünkü kimi zaman kimin neye ne kadar bedel ödediğini bilemeyebiliyoruz, değer sistemlerini bilemeyebiliyoruz. Kimi kolektörler gururla söylüyor ama bazı insanlar da bundan mutlu değiller.

DSC002951

Bazı insanlar blockchain teknolojisi ile mevcut sisteme alternatif bir dünya yaratıyorlar şu an. NFT denen, kripto sanat denen yani kripto teknolojisi kullanılarak bir sanat eserine sanatçısının dijital olarak imzasını attığı ve birçok insanla direkt paylaşabildiği bir dünya böyle ortaya çıkıyor. Bir sanatçının işini blokchaine teslim etmesi ve bir kolektöre direkt olarak vermesini sağlayan kripto sanat akımı enteresan bir harekete dönüştü bu arada.  Hikayesi basit olmayan, ciddi bir ekonomi var burada.  Ben kendi adıma Ethereum’u çok zekice buluyorum. Arkasındaki akıllı kontratlar sayesinde değişime uyum sağlama potansiyeli olan yenilikçi bir duruşu var. Ben şu an için Winklevoss ikizler tarafından yönetilen Nifty Gateway platformu ile çalışıyorum NFT droplarım için. Nifty Gateway içerisinde bir pazaryeri var ve bunu aynen bir galeri gibi düşünebilirsiniz. Diğer alternatiflerden tek ve en büyük farkı ise her şeyin şeffaf olması. Dijital bir dünyada var olan sanat eserleri, onlarla ilgili kontrat adresleri, tokenların nereden nereye gittiğini ve onlara kimin sahip olduğunu, bu eserin nasıl bir geçmişi olduğunu görebiliyorsunuz.

Ben Winklevoss ikizlerin davetini yaklaşık 1 yıl beklettim. Beklememin sebebi sistemi önce biraz görmek ve anlamak istememdi. Çünkü çok fazla kolektörüm var ve kafalarını karıştırmak istemedim. Bu dünyanın galeri dünyasından çok farklı olduğunu biliyordum ve dürüst bir şekilde bu sistemin doğru olduğundan emin olmak istedim. Bu dünyayı bazı insanlar bir yarış olarak  görüyorlar, orada bir şeyi kaçırma hissiyatı oluyor.

Kripto Sanat Cyberpunk akımına çok benziyor

Çağla Gül Şenkardeş: Kripto sanatı nasıl görüyorsun?

Refik Anadol: Cyberpunk akımına çok benziyor. Geleceğin bilim kurgu dünyasına çok enteresan atıflar yapan bir dünya var burada ve bir alt kültür oluşmaya başlıyor.  Dijital bir kimliği olan biri ister kendini deşifre etsin ister etmesin bir sanat işine imzasını atabiliyor burada.  10.000 $’a bir eserim satılmıştı bu sistemde ve şu an değeri 350.000 $ ve ben bu işleri elinde tutan kişiyi tanımıyorum.  Bu güzel bir his ve ben bundan rahatsız değilim. Gelecek böyle şekilleniyor zaten; önemli olan korkmadan yeni sistemlere adapte olmak.  Sadece negatif sorgulamalarla korku yaratmaktansa başka neler yapılabilir sorusunu sorduğumuz zaman bu sistemler bence bizlere hiç tahmin etmediğimiz kadar muazzam bir potansiyel getirecektir. Sanatın iyileştirici bir tarafı var ve erişilebilir olmak, dünyanın farklı yerlerinden yüzlerce insandan reaksiyon almak çok güzel bir his.

Çağla Gül Şenkardeş: Ben senin söylediklerinden blockchain’e karşı yaklaşımın çok pozitif diye anlıyorum.

Refik Anadol: %100. Her yeni sistem eski sistemi sorgulatıyor. Blockchain de birçok insana şu an zor geliyor ama yakında anlayacaklardır  ve bu sistemler bizleri tanıdık olmayan başka sistemlere hazırlayacak. Ne kadar çok anlarsak daha sonra gelen kompleks sistemlere de o kadar hazır olacağız. Öğrenmeyi öğrenmemiz lazım. Benim hayalim, gideceğimiz yere yani geleceğe iyi odaklanabilmek. Hepimizin aynı ilham, merak ve ilgi ile geleceğe bakması gerektiğini düşünüyorum.

NFT projesinin bütün gelirleri Open Earth Vakfı’na bağışlandı

Çağla Gül Şenkardeş: 20 Mart’taki NFT projen Nifty Gateway üzerinde gerçekleşti. Bu nasıl bir projeydi?

Refik Anadol: 20 Mart’ta beni çok heyecanlandıran ve çok anlamlı bir projenin parçası olarak NiftyGateway’de Makine Halüsinasyonları: Son Hatıra isimli eserimin drop’u gerçekleşti. Bu projenin hem beni hem de stüdyomuzu bu denli heyecanlandırmasının sebebi, o gün eseri pazara çıkacak diğer altı ünlü sanatçıyla birlikte bütün gelirleri Open Earth Vakfı’na bağışlamamız. Amerika’daki bu vakıf iklim değişikliğinin negatif sonuçlarını azaltmak ve Paris Anlaşması’nın küresel olarak nasıl ilerlediğini kaydetmek için çok ciddi fon topluyor ve araştırmalar yürütüyor. Biliyorsunuz kripto sanatla ilgili en büyük ihtilaflardan biri karbon ayak izi ve doğa üzerindeki etkisi.

Çağla Gül Şenkardeş: NFT projelerin devam edecek mi? Ve fiziksel dünyadaki işlerinle NFT projelerin birleşecek mi?

Refik Anadol: Pek tabii. Yale Üniversitesi’nin Open Earth isimli iklim değişimi üzerine araştıran ve üreten kar amacı gütmeyen kurumu için eserlerimizi CarboDrop isimli bir proje ile hediye ediyoruz. Özellikle niyetimiz blockchain gibi doğaya tehlikeli olabilecek teknolojilerin de şeffafça araştırılabilmesi, farkındalık sağlayabilmemiz. 9 Nisan tarihinde ise CryptoCubes projesi için bir veri heykeli tasarladım. Onun için de bir hayli heyecanlıyım. Yine NiftyGateway’de 5 Mayıs’ta solo-drop planım tüm hız devam ediyor.

Çağla Gül Şenkardeş: İstanbul’da Pilevneli Galeri de harika bir sergin başladı. Özellikle zor geçen ve sanattan uzak kaldığımız bir yıl sonrası böyle bir sergi ile bizleri buluşturman çok değerli. . Biraz bu serginden bahseder misin?

Refik Anadol: 19 Mart’ta İstanbul Pilevneli Galeri’de ücretsiz olarak seyirciyle buluşan yeni sergim Makine Hatıraları: Uzay şimdiye kadar doğup büyüdüğüm şehirde gerçekleştirdiğim en kapsamlı sergi. Sergiyi oluşturan eserlerin ana ilham kaynağı ve yapı taşı olan halka açık uzay verilerini, NASA JPL ile yürüttüğüm işbirliğinden aldığım ilhamla stüdyomda topladım ve ekibimle birlikte makine öğrenimi algoritmaları kullanılarak analiz ettikten sonra kendi sanatsal bakış açısıyla yorumladım. Eserler, ISS, Hubble ve MRO Uzay Teleskopları tarafından kaydedilen ve şimdiye kadar bir sanat enstalasyonunda kullanılan en büyük uzay temalı veri kümesi olan 2 milyondan fazla görüntüden yararlanıyor. Serginin deneysel ve deneyimlemesi en keyifli bölümlerinden biri izleyiciyi on beş dakika boyunca uzayla ilgili sürükleyici rüyalar gören bir makinenin zihnine adım atmaya çağıran Makine Hatıraları v.2 başlıklı yapay zeka sineması.

Çağla Gül Şenkardeş: Son olarak Türkiye’de hem sanatına hayran olan birçok kişi var hem de NFT projelerinle kripto ekosisteminden seni takip eden birçok kişi. Son bir mesaj vermek ister misin buradan Türkiye’ye?

Refik Anadol: Umuyorum son sergimiz herkese bu zor dönemde iyi gelir. Hayal kurmayı bırakmayalım. Gelecek hakkında da düşünmeyi bırakmayalım çünkü hepimizin vuracağı yer orası.

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.

Yazar: Çağla Gül Şenkardeş

“Bitcoin’de yükselişin ana sebebi Trump değil”

Bitcoin’in son günlerde rekor üstüne rekor kırmasının ana nedeni bazı uzmanlara göre Donald Trump’ın ABD seçimlerindeki galibiyeti değil. Onramp Bitcoin’in kurucularından Jesse Myers ilgili 11 Kasım’da sosyal medya platformu X’te yaptığı açıklamada asıl dinamiğin farklı olduğu görüşünü paylaştı: “BTC’de neler olup bittiğini anlamak istiyorsanız, evet, kripto dostu yeni bir yönetim gelişmeleri tetikledi; fakat asıl mesele ...

Bağlantıyı kopyala